26 Ağustos 2011 Cuma

BANGKOK

      Siem Reap'tan yaklaşık 1.30 saat süren taksi yolculuğumuzun ardından Poipet'teki Aranya Sınır Kapısı'na ulaşıyoruz.Çıkış işlemlerimizin ardından yürüyerek Tayland sınır kapısına geliyoruz ve Tayland'a ilk adımımızı atmış oluyoruz.Hemen çıkışta bekleyen otobüs firmalarının bir elemanı bize yardımcı oluyor.Kısa bir bekleyişin ardından bizi Bangkok'a götürecek olan 10 kişilik minibüse biniyoruz.Yaklaşık 4 saat süren fazlaca hoplamalı zıplamalı , gördüğüm en kötü otoyolda gecirdiğimiz yolculuğu Bangkok'ta noktalıyoruz.Hostelimize gitmek için ilk bulduğumuz tuk tukçuyla 80 bahta anlaşıyoruz.Tuktukçunun anlaşmalı olduğu turizm bürosuna uğramamız gezimizin Bangkok'tan sonra ki kısmını planlamız için faydalı oluyor.Buradan Phuket için uçak bileti alıyoruz ve Phuket'te ucuz ve güzel bir otel ayarlıyoruz.Ayrıca bizi Bangkok'taki hostelimizden alıp Pattaya 'ya götürecek minibüsü de buradan ayarlayarak gezimizin geri kalan kısmıyla ilgili belirsizliklere son vermiş oluyoruz.

       Karmaşa-Keşmekeş-Fakirlik-Zenginlik-Çeşitlilik-Egzotik-Görkem-Sukunet-Huzur-Güven-Güvesizlik herşeyi bir arada görebileceğimiz bir şehir Bangkok.1782 yılında Kral 1nci Rama tarafından kurulan şehrin resmi ismi oldukça uzun: “Krugthep mahanakhon bowon rattanakosin mahintara ayuthaya mahadilok popnopparat ratchatbani burirom udomratchaniwet mahasathan amonpiman avatansathir sakkathatitya visnukamprasit”.Kısaca “Krung Thep “ yani “City of Angels” Melekler Şehri diyorlar.Chao Phraya nehrinin iki yakası üzeri kurulu.Nehrin doğu yakasında Çinliler ve Hintlilerin yaşadığı bölgeler ve Grand Palace (Kraliyet Sarayı) bulunmakta bu bölge Eski Bangkok olarak adlandırılıyor.     İlk günümüzde akşamüstü dışarıya çıkabiliyoruz. Bu akşamki kısıtlı zamanımızı MBK denilen alışveriş merkezini gezerek değerlendirmek istiyoruz. Bizim fiyatlara göre ucuz ama çokta kaliteli olmayan alışveriş merkezindeki yüzlerce dükkanda birbirinin aynısı olan yüzlerce şey var.Burayı gezmek için en az yarım gün ayrımak gerekiyor.İlk akşamımızı böyle tamamlıyoruz.

                                      


      Bangkok'ta turist nufus oldukça fazla, bu durum takisici, tuktukçu ve turizm sektöründe çalışanları olumsuz hareketler yapmaya itebiliyor.Tuktukçulara sponsor olan bir çok işyeri var.Normal de tuktukçular 130 Baht istiyor fakat bu işyerlerine uğradığınız takdirde 80 Bahta tuktuku kullanabiliyorsunuz.Taksiciler genelde gidecekleri yer için sabit ücret istiyorlar bu da genelde 200-400 baht arası siz bunu pazarlıkla 100 bahta indirebilirsiniz.Taksimetre açtırdığınız taktirde ödeyeceğiniz rakam 70-80 baht civarında.Yine taksicilerin de anlaşmalı olduğu işyerleri var bunlara uğramakta sizin için indirim ,taksici ve tuktukçu içinse benzin sağlıyor.''Ne güzel işte'' diyebilirsiniz.15 dakikalık yolu 2 saatte gidebileceğiniz bir trafik yoğunluğunda bir de başka bir yere uğramanın size kaybettirebileceği zamanı düşündüğünüz de zamanı kısıtlı olan birisi için pek akıllıca sayılmaz.Ayrıca taksici ve tuktukçular sizi anlaşmalı olduğu yerlere yakın yerlere yönlendirerek planınızı bozabilirler.Ben metroyu ve nehir ulaşımını tavsiye ediyorum.Hem çok daha ucuz, çok daha konforlu çok daha hızlı bir şekilde istediğiniz yere ulaşabilirsiniz.





      İkinci günümüze nehir turuyla başlıyoruz.Nehir eski şehir denilen bölgenin tam ortasından akması nedeniyle nehir turu boyunca bu bölgedeki kirlilik ve sefaleti çok yakından görebiliyoruz.Bu tur sayesinde şehrin geçmişiyle ilgili izlenime sahip oluyoruz. Bize Tonle Sap Nehir gezisinden sonra olsa gerek  çokta heyecan vermeyen turumuza Yılan Çiftliği denilen küçük bir çiftlikte ara veriyoruz.Kobra ve pitonlarla yapılan 15 dakikalık biraz ürkütücü ve heyecan verici gösterinin ardından dönüşe geçiyor ve turumuzu sonlandırıyoruz.Gitmeden önce yaptığım araştırmalarda mutlaka nehir gezisi yapılması gerektiği söyleniyordu.Bence nehir gezisini turla yapmayın.Nehirde ulaşımı sağlayan vapurların ilk durağından binin son durağında inin bunun için 15-20 Baht ödeyin.Hem halkın içinde olun.Hemde turlara yüksek bedeller ödemeyin.




      Nehir turunun ardından içerisinde 5 ton 18 ayar som altından yapılmış ''Oturan Buda''nın bulunduğu Wat Traimit ''Altın Buda'' tapınağına gidiyoruz.1955 yılında liman genişletme çalışmaları sırasında bulunan, çevresi toprak kaplanmış heykel, basit bir heykel olarak görülerek depoya kaldırılmış.Nakil çalışmaları esnasında vinçten kayarak düşen heykelin kaplaması kırılınca som altından yapıldığı farkedilmiş.Yapılan araştırmalar neticesinde 13. yüzyılda Sokhutai döneminde yapıldığı anlaşılan heykelin o dönemde düşman olan Burmalılar'dan saklanmak amacıyla toprak kaplandığı tahmin edilmekte.Benim şahsi görüşüme göre bu heykelin hikayesi Budizmin ana düşüncesini tam olarak açıklamakta.Aslında hepimizin çevresi toprakla kaplanmış durumda.Burada toprak; sosyal faktörler, yetiştirildiğimiz şartlar, geçmişte aldığımız yaralar bize ait olmayan düşünceler ve buna benzer içimizdeki asıl benliği engelleyen tüm faktörleri temsil ediyor.Bazen yaşadığımız bir eylem içimizdeki gerçek hazineyi keşfetmemizi sağlayabiliyor.Yada onu hiç keşfedemeden dünyadan göçüp gidiyoruz.Bu yüzden ben budistlerin her ne kadar düşmandan korunmak adına yapmış olsalarda bu inanışı göz önünde bulunduklarını veya bundan etkilenerek heykeli toprakla kapladıklarını düşünüyorum.




        Altın Buda'dan sonraki durağımız 46 metre uzunluğunda 15 metre yüksekliğinde ki ''Yatan Buda''nın (Reclining Budha) bulunduğu Wat Po yani Po tapınağı.Tapınak 16. yuzyıl başlarında inşa edilmiş.Ayrıca Tayland'ın ilk üniversitesi olma özelliğini de taşıyan tapınak Tay masajının yayıldığı yer olarak biliniyor.Yatan Buda heykeli Budha'nın nirvanaya ermiş halini temsil etmekte.İçerisinde birçok heykelin , resmin bulunduğu tapınak mutlaka görülmesi gereken çok renkli bir yer.Buraya gelmişken Yatan Budanın hemen arkasındaki masaya 20 Baht koyun orada duran 20 Baht karşılığı bozuk paralardan alın.Bu bozuk paraları Budanın arkasında duran yaklaşık 50 adet bakır çanağın içine tek tek atarak ve dilek dileyerek ilerleyin bu gerçekten keyifli.O kadar çok dileme hakkınız var ki artık aklınıza birşey gelmeyip en baştaki dileklerinize dönene kadar dileyebilirsiniz.




     Buradan tüm Bangkok'u yukarıdan görebileceğimiz bol merdivenle çıkılan tapınağa gidiyoruz.Güzel manzarayı izleyip biraz dinlendikten sonra bugün ki turistik gezimizi sonlandırıp kendimizi Bangkok Sokaklarına ve caddelerine atıyoruz.Cadde kenarına kurulan gece pazarlarını dolaşıyoruz.Buralarda çok ucuz şeyler bulmak mümkün.Birşey almasakta buralarda gezmek çok keyifli.İlgimi çeken diğer konuysa heryerde yemek yeniyor olması.İnsanların genelde dışarıda yemek yediğini biliyordum ama bu kadarını da beklemiyordum.Her yerde yemek yiyebileceğimiz yerler mevcut.Herkes yemekle meşgul sanki biri kalkıyor diğeri oturuyor gibi geliyor bana.Haliyle sokaklarda da ağır bir yemek ve köri kokusuna da alışmak gerekiyor.  
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder